Engellilik, en yalın haliyle bir kısıtlılık ve dezavantajlılık durumu olarak tanımlanabilir. Dünya nüfusunun yaklaşık %15’ini engelli bireyler oluştururken, Türkiye’de bu oran resmi verilere göre 2 milyon 511 bin olarak açıklanmıştır. Ancak bu sayı, yalnızca rapor almış engelli bireyleri kapsamaktadır. Rapor almayan ya da sisteme dahil olmayan engelli vatandaşların sayısı bilinmemektedir. Bu durum, devletin ülkede kaç engelli vatandaş olduğunu ve onların hangi tür sorunlarla karşı karşıya kaldığını dahi bilmediğini açıkça göstermektedir.
18 YILDA ÇÖZÜM ÜRETİLMEDİ
5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un kabul edilmesinin üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen, kanunun gerekleri tam anlamıyla yerine getirilmemiştir. İktidar, 22 yıllık yönetim süresince engelli bireylerin toplumsal hayata katılımını sağlayacak kapsamlı ve sürdürülebilir çözümler üretememiştir. Bunun yerine, son torba yasa teklifiyle engelli işçilerin emeklilik süreçlerini daha da zorlaştıracak bir düzenlemeye gidilmiştir. Vergi indirimi belgesine dayalı kolay erişilebilir sistem yerine, çalışma gücü kaybına odaklanan ve yalnızca iş ortamını esas alan bu düzenleme, özellikle 2008 yılından önce sigortalı olan engelli bireylerin haklarını ciddi şekilde sınırlandırmaktadır.
SOSYAL DEVLET ANLAYIŞININ GEREĞİ YERİNE GETİRİLMELİDİR
Engelli bireylerin temel hakları, insan haklarına saygının bir gereği olarak devlet tarafından korunmalıdır. Eğitim, istihdam, ulaşım ve sağlık gibi temel hizmetlere erişimde eşitlik sağlanması, sosyal devlet anlayışının olmazsa olmazıdır. Ancak mevcut sistem, engelli vatandaşların bu haklara erişimini büyük ölçüde kısıtlamaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmamakta, engelli bireyler istihdamda ciddi ayrımcılıklarla karşılaşmakta, ulaşım ve altyapı eksiklikleri nedeniyle günlük yaşamlarını bağımsız bir şekilde sürdürmekte zorlanmaktadır.
ENGELLİ BİREYLERİN HAYATINI KOLAYLAŞTIRMAK TOPLUMUN KAZANCIDIR
Engelli bireylerin insan onuruna yaraşır, eşit ve bağımsız bir yaşam sürebilmeleri yalnızca onların değil, tüm toplumun kazancıdır. Nurşen Acar Kemer’in vurguladığı gibi, bu vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıracak adımların atılması, toplumsal dayanışmayı güçlendirecek ve sosyal adaleti tesis edecektir. Ancak bunun için mevcut engellerin yalnızca bireylerde değil, sistemde olduğunu anlamak ve sistematik bir dönüşüm başlatmak gereklidir.
KEMER'DEN ÇAĞRI: EŞİTLİK VE ADALET İÇİN MÜCADELE EDİLMELİ
Nurşen Acar Kemer, hükümete çağrıda bulunarak engelli bireylerin haklarının görmezden gelinmemesi gerektiğini ifade etti. Engellilerin eğitime, istihdama ve diğer tüm sosyal haklara eşit erişim sağlaması için etkili politikalar geliştirilmesi gerektiğini belirten Kemer, sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
"Engelli vatandaşlarımızı yalnızca bir gün değil, her gün hatırlamak ve sorunlarını çözmek için somut adımlar atmak zorundayız. Engelli bireylerin haklarını görmezden gelen bir anlayışa karşı hep birlikte mücadele edeceğiz. Çünkü eşitlik ve adalet, bir lütuf değil, insan olmanın gereğidir."
3 Aralık Dünya Engelliler Günü, engelli bireylerin sorunlarının ve haklarının daha fazla gündeme taşınması için bir fırsat sunuyor. Ancak bu sorunların çözümü için yıl boyunca kesintisiz bir çaba gerektiği açıktır. Toplumun tüm kesimlerini bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz.
