Kralın biri şehirde gezerken bir evin
bahçesinde gördüğü bir kadına göz koymuş,
adamlarına onu sarayına getirmelerini
emretmiş. Adamları zalim hükümdara:
- Efendimiz, o göz koyduğunuz kadın, şehirde
bir marangozun karısıdır. Kendisi ve kocası
çok dindar, çevrede oldukça sayılıp sevilen
kimselerdir.
Düşmanlarınız sizin bu arzunuzu duyup,
aleyhinize işi büyütebilirler. Siz marangoza bu
gece sabaha kadar yapamayacağı bir iş teklif
ediniz. Sonra da emrinizi yerine getirmedi
bahanesiyle, kendisini idam ediniz. O zaman
göz koyduğunuz karısı dul kalır, kendiliğinden
size gelir, aleyhinizde herhangi bir dedikoduya
da sebebiyet verilmemiş olur.
Zalim hükümdar, akılcılarının verdikleri bu aklı
pek beğenerek, marangozu çağırtmış, şöyle
konuşmuş:
- Bu gece sabaha kadar, öd
ağacından olmak şartıyla, on tane süslü
sandık yapacak; şafak vakti göndereceğim
adamlarıma teslim edeceksin haberin olsun!..
İyi kalpli Marangoz buna imkânı olmadığını,
verdiği mühleti birkaç hafta uzatmasını
istemişse de, zalim Hükümdarı kararından
döndürememiş.
- Şafak vakti göndereceğim adamlarıma, ya on
sandığı teslim edersin, yahut da buna mukabil
kendi kelleni verirsin.
Marangoz heyecan ve telâş içinde evine
gelmiş, gözyaşı döküp ağlamaya başlamış.
Ailesinin ısrarı üzerine de, zalim hükümdarın
teklifini anlatmış. Hanımından gözyaşları
içinde helâllik dilemeye başlamış. Kadın
kocasına:
- Dur bakalım, acele etme, demiş ve ilave
etmiş:
- Sen hiç kimseye zulmettin mi? -
Hayır, ben hiç kimseye ne zulmettim, ne de
birinin namus ve ırzına yan baktım, işimde ve
evimde, kendi halimde yaşayıp duruyordum
işte! Bu sözler üzerine kadın:
- Öyleyse, boşuna telâş etme! Zulmetmediysen
zulüm görmezsin, demiş. Fakat adamda ümit
iyice kaybolduğu için,
-"Şunun şurasında ne
kaldı ki, neredeyse Hükümdarın adamları
gelecek diye hayıflanıyormuş. Kadın ise:
- Hiç telâş etme! Zulmetmediysen zulme uğra
mazsın. Bakalım Mevlâ neyler? diyerek
serinkanlılığını muhafaza etmekteymiş.
Sabaha doğru kapı güm güm vurulmuş.
Marangoz, heyecandan elleri, ayaklan
titreyerek:
- Eyvah, işte geldiler; halbuki
sandıkların bir tanesi bile meydanda yok!...
Demiş, korkudan ecel terleri dökmeye
başlamış. Kapının açılması üzerine hızla içeri
giren hükümdarın adamları:
- Çabuk
marangozhaneye, demişler. Adam hanımına: -
Görüşmek artık mahşere kaldı, haydi
Allah'a ısmarladık!... Deyip vedalaşmış.
Hükümdarın adamları bu sözlere kızmışlar: -
Neden görüşmeniz mahşere kalsın?
Yapacağın, sadece bir tabuttan ibarettir,
demişler. Marangoz anlamayınca da şu izah
vermişler:
- Bu gece yansı, hükümdar anî bir
kalp krizi neticesinde öldü.
Onun cenazesi için bir tabut yapmanı, yeni
hükümdar emretti. Yapacağın bundan ibarettir.
Şa'râvî'den serlevha bir söz;
İnsanlar tek bir kötü davranışınızla tüm güzel geçmişi siler. Allah ise bir tevbenizle tüm kötü geçmişinizi siler.
Ne kötülüğü düşmandan, ne de iyiliği dosttan bil.
*
İşlerini Allah’a havale et, hepsini Hak'tan bil.
Somuncu Baba
Allah'ım bilinen bilinmeyen,
görünen görünmeyen,
akla gelen gelmeyen her türlü kötülükten, çaresiz hastalıktan,
kazadan, beladan, nazardan,
hain bakıştan, sıkıntıdan, bedduadan,
kul hakkı almaktan bizi, ailemizi ,
sevdiklerimizi ve ehli iman'ı muhafaza eyle.
Allah'ım işler bana karmaşık geldiğinde en doğrusuna,
davranışlar birbirinden seçilmez hale geldiğinde onların en temizine,
görüşler birbiriyle çeliştiğinde senin en razı olduğun görüşe beni muvaffak eyle..
Kalbi nasıl taşıdığın da önemlidir,
Kalbin de ne taşıdığında...
"Farklılığınız iyilik olsun.
Çünkü kötülerden çok var...