Giriş Tarihi : 30-04-2023 22:28

1 MAYIS VE RONA HARTNER

98’in 1 Mayıs, Cuma namazından sonra Üzerimize yağan, Kırkikindi yağmurlarının bereketi ile kortej halinde türkülerle sloganlarla yürürken çağlayandan, şişli abide-i hürriyet meydanına, miting alana giremeden daha kafalarımıza inen cop ve biber gazının hışmıyla kaçmaya başladık, ara sokaklara.

Sığınabileceğim yer, Tiyatro’dan devşirme sinema salonuna saklandım. Cebimde ki son parayla aldığım biletle, afişte ki Godjo Dilo filmine dalıyorum. Film başlamadan gözlerimden yaşlar gelmekte. Biber gazının etkisiyle, beyaz perdeye yansıyor resimler. Bulanık bir şekilde izliyorum filmi. Ve hayatımıza Rona Hartner giriyor. Beyaz perdeden düşlerimize…

90’lıların Hollywood yıldızları Nicole Kidman’lar, Julia Roberts’lar kaybolup gidiyor, düşlerimizden.

Sinema tarihine geçecek sahneleri de vardır ki, bunların başında Stephane (Romain Duris) kayıt yaptığı bölümler, Sabina’nın dansı, mezarlık sahnesi ve pek tabii aleme gittikleri gece gelir.

Filimin müziği olan tutti furitti iki sahnede öyle işleniyor ki, mezarlıkta İsidor tekila ile yıkarken mezardaki ölüyü, tepinerek dans ederken mezarın üzerinde… Ruhlar sarhoş olup, Özgürleşiyor, akordeonun melodisinde… Ve siz de gözyaşlarınızla yas ediyorsunuz kaybettiklerinize.

Diğer sahnede aynı şarkı, aynı melodi… Ama bir fark var Sabina çıkıyor sahneye, kıvrak dansıyla, elinde ki sigarayla, raks ederken meyhanede, Kartal Tibet’in filmlerinde ki, Bizans askeri oluyorsunuz. Bir anda, “oyna ulan kahpe!” diyesiniz geliyor… Sabina (Rona Hartner) da o kadar güzel, o kadar yosma ve o kadar buğulu bakıyor ki size perdeden, elinde ki sigaranın dumanı olup ciğerlerine girmek nüfus etmek istiyorsunuz. Ayrıca bütün dansözler bir araya gelseler. Hayatta Sabina gibi göbek atamazlar! Düşüncesi verir size. O sahnede.

Beyaz perdeden, Karanfil renginde al bayraklarla coşkulu kutlamaların yapıldığı sokaklara değil, tarihler boyu canıyla, kanıyla bedelini ödeyen bir sınıfın döktüğü terin hakkını alabilmesi için, daha önce dökülen kanlar olduğunu bilenlerin, birlik dayanışma ve mücadele günüdür 1 Mayıs.

Alınan her nefeste, bu yazıyı okumak için zamanından vakit ayırabilmenizde, gezdiğiniz yollarda, evinizde çocuğunuza ayırabildiğiniz fazladan her dakikada, sizden çok önce, sizden çok fazla sıkıntı çekmiş, sizinle aynı sınıfta olmaktan başka ortak noktası olmayan, pek çok kardeşinizin emeği ve ne yazık ki kanı var. 1 Mayıslarda…

Bir sınıfın haklı mücadelesindeki kazanımları, tüm hakları yok olup gitmekte, sisteme sesiz kalan örgütsüz sınıf yoksullaştı, modern çağın kölesi haline geldi. Filminde, genç oğlan babasından kaldığı için manevi değeri olduğunu düşündüğü kasetteki sesin sahibini, bulup gün ışığına çıkarmak için verdiği mücadele, takdire Şayan. Gelin görün ki günümüzde maalesef bir sınıfın mücadelesi etkisiz ve pasif hale gelmiştir.

Gelir dağılımın adaletsizliği, emekçi halkı açlık ve yoksulluğa mahkûm etmiştir.

Birlik beraberliğin olmadığı örgütsüz sınıflar her zaman kaybetmeye mahkûmdur.

 

Cepte beş kuruş para yok. Otostopla seyir ederken kamyon kasasında, düşlerimde Sabina, aklımda, kulaklarımda o şarkı. Motor sesine karışan yalap şalap ezberle bağıra çığıra söyleyerek yol alıyorum Afyon’un soğuğuna;

Tutti frutti te kelas, te kelas te giljavas.

te kelas te nınınınınınnn nıınn

1 mayıs işcininnn emekçinin bayramıııııııı

Nana nana nana 1 Mayıssssssss

 

Hakan Atalay

 

Gazete Manşetleri
E-GAZETE
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA